banner51

Bu haber kez okundu.

ŞİMŞİR ORMANINDA BİYOLOJİK MÜCADELE

Rize Çamlıhemşin'in Fırtına Vadisi'ndeki doğal yaşlı şimşir ormanı, Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nca (WWF) koruma altına alınması gereken 200 ekolojik bölge arasında gösterilirken, bölgede kuruyan şimşir ağaçları için 3 yıldır sürdürülen biyolojik mücadelede sonuç alındığı kaydedildi.

            Bölgenin toprak yapısından elde edilen ve laboratuarda geliştirilip ormana saçılan 'biyolojik kontrol ajanı' adı verilen mantarlar sayesinde, can suyu içeren şimşir ağaçları yeniden filizlenmeye başladığını belirten Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, "Oluşan filizlerle gövdenin yosunlarının azaldığını, iyileştiğini görüyoruz" dedi.

            Biyolojik Mücadele

            Fırtına Vadisi'nin yaşlı şimşir ağaçları bulunan orman alanında 2010'dan itibaren mantar ve şimşir yanığı hastalığı görüldü. Hastalık sonucu şimşirlerin gövde ve dallarında çürümeler oluştu, odun dokusunun niteliği bozuldu, ağaçların çoğu kurudu. Bu alanda ağaçlardan can suyunu kaybetmeyenler için 3 yıl önce biyolojik mücadele başlatıldı.
            Rize RTEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Mikrobiyoloji ve Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şengül Alpay Karaoğlu öncülüğünde, akademisyen ve uzmanlardan oluşan 7 kişilik çalışma grubu, TÜBİTAK tarafından desteklenen, 'Şimşir Ağaçları Hastalık Etkenine Karşı Biyolojik Mücadele' projesini hayata geçirdi.

            Bölgenin toprak florasından elde edilerek biyolojik kontrol ajanı mantarlar hazırlandı, yılda 3 kez ağaçlara ve toprağa uygulandı. Çalışmanın ardından şimşirler yeniden yeşermeye başlayıp filiz verdi, tohumlandığı gözlemlendi.
            'Ağaçlar İyileştirilebilir!'
            Konuyu değerlendiren Prof.Dr. Karaoğlu, "Çalışmaya başladığımız zaman burada birçok ağaç ölmüştü. O dönemde 150'ye yakın ağaç can suyu içeriyordu. Laboratuarlarımızda ürettiğimiz, biyolojik ajan olarak bu topraklardan, İyidere-İkizdere vadisinden izole ettiğimiz iyi huylu mantar türüyle ağaçları yeşertmek için mücadeleye başladık. Can suyu içeren ağaçlara yaptığımız mücadelede şunu gördük ki bu ağaçları iyileştirebiliriz. Birçok ağacı yosun ve diken sarmıştı ancak yosun ve dikene rağmen bu ağaçlar çimlenmeye, yeşermeye ve sürgün verip can suyunu artırmaya, kök salmaya devam etmiş. Her oluşan filizle birlikte gövdedeki yosunların da azaldığını, gövdenin iyileştiğini görüyoruz. Ağaç kendince de mücadele veriyor. Ağaç kendi salgılarıyla kendini iyileştirmeye çalışıyor. Verdiğimiz desteğin de çok iyi geldiği ve gövdeden tepeye kadar sürgün vermeye başladığını görüyoruz" dedi.
            'Yüzlerce Tohum!'
            Uygulamayı 3 yıldır yaptıklarını kaydeden Karaoğlu, şunları kaydetti:

            "Yaklaşık 100-150 civarında canlı ağaç var. Ağaçların her birinin tepesinde tohum var. Burada bu sene oluşan tohumlar, kendiliğinden ortama saçılmıştır. Yüzlerce tohum seneye filizlenecektir. Bu çalışmaya da o filizlerin yeşerip, kendini sağlıklı saydığı süreye kadar yapmaya devam edeceğiz. Ancak bu ne kadar sürer bunu biz de bilmiyoruz. Hastalık etkeni olan mantarların dayanma güçleri çok yüksek. Bu yüzden uygulamamıza 2 yıl daha mutlaka devam edeceğiz. Burası bizim için de arazide bir laboratuar oldu. İklim şartları değiştiği için, toprakta bu kuraklığa en dayanıklı canlı formu mantarlar olduğu için gelecek süreçte bu mantar hastalıkları daha sık göreceğiz. Daha çok meyve ve sebze türümüze zarar verecek. Bu uygulama bunlarla mücadele edebileceğimizin bir göstergesi, kanıtı olarak ortaya çıkmıştı."

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol