banner51

Bu haber kez okundu.

Yeşil Yol Davasında Yargılan Eylemciler Beraat Etti

Herhangi bir projeye tabi olmadan illerdeki özel idarelerin çalışmalarıyla yapılmaya çalışılan Yeşil Yol çalışmalarına karşı çıkan çevreciler ile köylülerin yargılandığı davanın son duruşması yapıldı. 'Şirket çalışmalarını engellemekle' suçlanarak yargılananlar beraat etti.

            Beraat eden çevreciler ve köylüler, 'Yeşil Yola karşı mücadele sürecek' mesajı verdi

            Yaklaşık 4 yıldır süren Yeşil Yol davası, geçen hafta Cuma günü Rize Pazar Adliyesi 2.Asliye Mahkemesinde görüldü. Görülen duruşma, sanıklar hakkında verilen beraat kararıyla noktalandı.
            Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Doğu Karadeniz Bölgesinde, 8 ilin doğa harikası yaylalarını birbirine bağlayacağı kaydedilen, 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki Yeşil Yol çalışmasını durdururken, diğer yandan projeye karşı eylem yapanlar da Cuma günü mahkemedeydi.

            Yeşil Yol çalışmalarına karşı eylem yapanlara açılan davanın son duruşmasında, yargılanan tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi.

            'Jandarmayı Biz Çağırdık'

            Haklarında dava açılan 14 kişiden Halit Müftüoğlu, Maksut Balcı, Tevfik Uzunboy, Havva Reyhan, Yeliz Ertanç ve Av.Yakup Okumuşoğlu’nun hazır bulunduğu duruşmada yargılanan yaşam savunucuları ayrı ayrı savunma yaptılar.

            Çevre mücadelecileri savunmalarında, “Yapılan yol hukuka aykırıdır. 2016 yılında yargılanmaya başlayan sanıklar aslında bu mahkemelerin verdiği kararları uygulamak amacı ile hareket etmişlerdir. Kimisi yaylacılık yapan kimisi ise yaylaya çıkan insanlardır. 2 bin 500 metre yükseklikteki yayalarda çalışan iş makinelerinin, orada ne yaptığını sorgulamışlardır. İş makinesinin çalışmaya başladığı andan itibaren Jandarmayı bir zat çağıran bu davada yargılanan sanıklardır" şeklinde ifadeler kullandılar.

            ‘Çevre Katliamını Engellemek İçin Eylem!’

            Savunmada çevreciler ayrıca, "Bu bölge, Doğal SİT Alanı ve Milli Park statüsündedir. İnşaat sahasında çıkan hafriyatlar yol kenarlarına atılmaktadır. Bu durum, ileride doğal afetlere yol açabilecek niteliktedir. Mera alanları tahrip edilmiştir. Anayasanın 56. Maddesi 2. fıkrasında çevre hakkı tanımlanmış ve çevreyi korumak vatandaşa ödev olarak yüklenmiştir. Sanıklar bu temelde eylemler gerçekleştirmiş çevre katliamını engellemek amaçlı eylemler gerçekleştirmiş bu durum hukuka da uygundur. Bu nedenlerden dolayı yaşam alanlarını savunan biz sanıklar beraatımızı talep ediyoruz" dediler.

            ‘Bizim İçin Bu Alanlar Kutsaldır’

            Aynı zamanda çevrecilerin de avukatı olan Yakup Okumuşoğlu da savunmasında, “1997 yılından beri bu bölgede çevre davalarıyla uğraşıyorum. Bizler karakter olarak yöresine âşık insanlarız. En ufak bir değişikliğe refleks gösterme alışkınlığına sahibiz. Bizim için bu alanlar kutsal alanlardır. Bizimki dağ taş ormanlar daha fazlasıdır. Bizim hatamız daha önce turizmi teşvik etmemiz olmuştur. Bu nedenle Ayder gibi bir bölgeyi kaybettik. Biz, Yeşil Yol ile Ayder gibi, Uzungöl gibi turizm merkezi ve yaylalar yapacağız dediler. Ayder deneyimimiz nedeni ile başka Ayder’ler olmasın yaylamız doğamız Ayder'e dönüşmesin amacı ile hareket ettik. 2863 sayılı Yasaya göre SİT Alanı olan bölgede inşaat faaliyeti yürütülebilmesi için koruma amaçlı imar planı çıkartılması gerekirken bu alanda bu şekilde bir plan çıkarılmamıştır" dedi.

            ‘Rize İdare Mahkemesine 3 Ayrı Dava’

            Savunmasında, 'Mera alanına ilişkin genel ve soyut bir izin alındığını' kaydeden Okumuşoğlu, "Bunun için Rize İdare Mahkemesi'ne 3 ayrı dava açıldı. Müvekkiller de olay öncesinde bu tip hukuka aykırılıkları anlattığımız için olay yerine dozer gelindiğinde doğal olarak bu şekilde refleks göstermişlerdir. Dozerciye, çalışma izinlerinin olup olmadığını sormuşlar, dozerci durmayınca müvekkiller Jandarmayı aramışlardır. Jandarmaya durumun hukuksuz olduğu anlatılmış, Jandarma dozerin çalışmasının durdurulacağını söyleyerek müvekkilleri arabaya doldurarak karakola götürmüştür" anlatımında bulundu.

            ‘Hukuk Ters Yüz Edildi’

            Savunmasında söz konusu durumu sorgulayan Okumuşoğlu, "Burada müvekkillerim mi? Jandarma mı, orda çalışma yapanlar mı, yoksa onlara emir verenler mi suçlu? Savcılık yanlış tespit etmiştir. Müvekkiller suçu önlemeye çalışmışlardır. Hukuk ters yüz edilmiştir. Çalışma hürriyeti Anayasal bir ilke olduğu gibi Çevre ve Yaşam Hakkı da Anayasal bir haktır. Burada haklar yarışması söz konusudur. Oradaki su, mera, doğal yaşam ortamı müvekkillerin haklarını doğrudan ilgilendirdiğinden temel hak niteliğindedir ve üstün kabul edilmelidir.

Çevre Kanunu gereği müvekkillerin çevreyi koruma hakkı ve görevi mevcuttur. TCK'nin 26.Maddesi kapsamında haklarını korumuşlardır. Hak kullanılmadan kaynaklanan eylem suç olamayacağı bu madde de belirtilmiştir.

            ‘Adliye Koridorlarında Yaylaların Fotoğrafı Var’

            Okumuşoğlu, savunmasında ayrıca, "TCK’nin 119.Maddesinde belirtilen suçun işlenmesi için ayrıca cebir ve şiddet unsurunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Hal bu iken müvekkiller orada ifade hürriyetlerini kullanmışlardır. Dozer önüne geçip basın açıklaması yapmak ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına ilişkin yargı ve AHİM kararları mevcuttur. Adliye koridorlarında da benim korumaya çalıştığım ve bunun için mücadelesini verdiğim yaylaların fotoğrafı bulunmaktadır.

            Tüm bu hususları dikkate alarak müvekkillerin suçun madde ve hem de manevi yönü ile suç işleme kasıtları olmadığı aksine suçu engellemek kastı ile burada bulundukları dosya ya sunulan mahkeme kararları ile de bu durum sabit olduğu dikkate alındığında müvekkillerin tamamı hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz çünkü bu yaylaları korumakla sizlerde görevlisiniz" şeklinde konuştu.

            Suçun Yasal Unsurları Oluşmadı

            Yapılan savunmaların ardından Mahkeme Heyeti ise kararında; “Her ne kadar Volkan Taşkın dışındaki sanıklar hakkında TCK’nin 117/1 ve 119/1-c maddesi gereğince birden fazla kişi tarafından birlikte iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı ve sanıkların kastının iş ve çalışma hürriyetini ihlal etmek olmadığı anlaşıldığından, atılı suçtan sanıkların beraatına karar verilmiştir” ifadelerine yer verdi.

            Pazar Adliyesi'nde görülen davada yargılanan 13 vatandaşı, Derelerin Kardeşliği Platformu ile Fındıklı Derelerini Koruma Platformu Yürütmelerinin yanı sıra CHP Rize İl ve İlçe Örgütleri, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya, Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ile çevreciler de bırakmadı.

            Davanın avukatlarından İbrarim Demirci, duruşma sonrası yaptığı açıklamada, "2016 yılında yol yapımı başladığı zaman iş makinelerini durduran arkadaşlar vardı. Onlar hakkında 'iş ve çalışma hürriyetinin ihlalinden' dolayı ceza davası açıldı ve 4 yıldır yargılanıyorlardı. Bu süreçte Danıştay yolu iptal etti. Samsun İdare Mahkemesi Kavron-Samistal yolunu iptal etti ama yargılanan kişilerin ceza davası devam etti. 4 senedir bu insanlar buraya gidip geliyor. En sonunda mahkeme beraat kararı verdi" diye konuştu.

            "Mücadele Edenlere Selam Olsun"

            Davada yargılananlara geçmiş olsun dileklerini ileten Milletvekili Kaya,"Biz hukuka güvenmeye devam edeceğiz, mücadelemizi sürdüreceğiz. Mücadele edenler her zaman kazanamıyor ama sonuçta kazananlar hep mücadele edenler oluyor. Haklı mücadelemize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Mücadele verenlere selam olsun" dedi.

            "Yeşil Yol Cezaevi Duvarıdır"

            Yolu cezaevi duvarına benzeten Fındıklı Belediye Başkanı Çervatoğlu, "1970'li yıllarda cezaevinde bir abimiz duvara şunu yazmıştı: 'O duvarınız bize vız gelir vız.' Bu Yeşil Yol, bir cezaevi duvarıdır. Ben de bu duvarlarınız bize vız gelir diyorum" diye konuştu.

            "Hukuk Er veya Geç Kafasını Kaldırır"

            Yıllardır süren davanın sonunda lehlerine sonuçlandığını dile getiren davanın Avukat Okumuşoğlu da, duruşmadan sonra şöyle konuştu:

            "Hukuk er ya da geç galip geliyor. Hukukun karakteri bu. Er veya geç kafasını kaldırır. Bugün alınan bu karar hukukun erdemini yükselten bir karar oldu. Mahkeme heyeti de çok doğru bir değerlendirme içerisinde oldu. Teşekkür ediyorum kendilerine de. Mücadelemiz Fırtına Vadisi'nde taş ocaklarına, HES'lere, ormanlara, yaylalara karşı devam edecek."

            Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Şubat 2020’de ‘yaylanın tanımı ve niteliğine aykırı bir biçimde yaylalar arasında yatay bir ilişki yaratarak yayla yerleşmelerinin özgünlüklerinin zayıflamasına sebebiyet vereceği’ gerekçesiyle projenin yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. Ardından DOKA ise geçtiğimiz ay projeye 5 milyon TL bütçe ayırmıştı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol